Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Mesleğinin Bana 7 Yılda Öğrettiği 7 Gerçek


Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Mesleğinin Bana 7 Yılda Öğrettiği 7 Gerçek 


  1. Çocukların Başına Gelenler 
Yaşı kaç olursa olsun örgün öğretim içerisinde bulunan, anasınıfından lise sona kadar olan öğrencilerin başlarına sürekli iğrenç şeyler geliyor. Maalesef büyük şehirde olmak, eğitimli modern ailede olmak falan hiçbir şey fark ettirmiyor. 
Eğer PDR bölümü okuyup polyanna gibi bir üniversite hayatından sonra mesleğe çocuklar ve eğitim alanında devam etmeye karar verecekseniz karşılaşacağınız şeylerden bazıları şunlar : 
  • Ailelerinden, yakınlarından, öğretmen ve diğer öğrencilerden sürekli psikolojik ve fiziksel şiddet gören çocuklar. İstanbul'a geldik artık dayak görmeyeceğiz diye sevinenler (BEN) bu sefer öğrencileri aşağılayarak onların özgüvenini yok eden öğretmenler ile karşılaştım. Sürekli aptalsınız, salaksınız, yapamıyorsunuz diyen eğitimciler. Çocuklarına tecavüz eden babalar, amcalar, enişteler ve bilumum yakınlar. Hatta sizin okulunuzda değilse bile çevrede başka uzman yoksa sürekli çocuklar ile ilgili suçlarda bilirkişi olarak mahkemelere çağırılıyorsunuz. Bilin istedim. 
2. Öğretmeniler dostunuz falan değil. Ben henüz öğretmen/müdür olup, eğitim alanında çalışıp da rehberliğin ne olduğunu, ne işe yaradığını, ne yaptığını bilen bir insan ile karşılaşmadım. Bir talihsizlik sonucu ünvanımızın sonuna "öğretmen" koyulmuş diye herkes bizi öğretmen sanıyor. REHBERLİK UZMANI ÖĞRETMEN DEĞİLDİR. Hatta öğretmenle uzaktan yakından da alakası yoktur. Okullarda çalışan herkese öğretmen deme hastalığından bir kurtulsak keşke. Ünvanımızda öğretmen geçiyor ama derslere girmiyoruz, odamız var, full ek ders alıyoruz, nöbet tutmuyoruz diye de bütün öğretmenler bize düşman. Bu çok açık ve net bir şekilde defalarca yaşadığım ve yaşamaya devam ettiğim bir düşmanlık. Ne zaman eğitimle ilgili yeni bir gelişme olsa her toplantıda bütün öğretmenler "rehberlik öğretmeni de yapsın, o da derslere gelsin, yıl boyu seminerler versin" diye sürekli tutturuyorlar. Hali hazırda yaptığımız şeyleri bile bilmedikleri için aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlar. 

3. Kimse sıınıf rehberliği görevini yerine getirmeyecek.
Siz her ne kadar idealist bir şekilde okuldaki rehberlik görevlerini tıkırında yürütmeye çalışsanız da, sizin dışınızdaki hiç kimse rehberlik görevlerini yapmayacak. Sınıf rehberliği aldığı için haftalık 3 saatlik ek ders alan öğretmenler, bunu asla umursamayıp rehberlik derslerinde çocuklara test çözdürecek, telafi dersi yapacak, hiçbir şey yapamazsa dersi boş bırakacak. Kısacası okulda sizin fiilen yaptığınız rehberlik etkinlikleri dışında (öğretmenlerden ders alabilirseniz tabii) rehberlik ile ilgili hiçbir şey işlemeyecek.

4. Bunları bize üniversitede anlatmayacaklar.
Pdr'ye giriş yazımda da belirttiğim gibi bu yaşadıklarımın hiçbirini bana üniversitede derslerde anlatmamışlardı. Varsa yoksa terapiler, yaklaşımlar, kuramlar, bireysel psikolojik danışma, grupla psikolojik danışma, psikolojik testler.... Eğlenceli, güzel, bilimsel şeyler. Ama mezun alıp atandığınızda olay hiç de öyle olmuyor. Çerçeve plan hazırlama, aldığınız her nefes için farklı farklı formlar doldurma, kimsenin umursamadığı bir işi zorla yapmaya çalışma ve pes ettirildiğinizde de "rehberlik oh ne rahat iş odan var bütün gün boş boş oturuyorsun."
En azından bizim ülkemizdeki eğitim sisteminde aşırı gerekli, ama zihniyetler yüzünden asla yeri olmayan bir meslek okumuşuz.

5. Harcadığınız emek ve enerjinin asla hiçbir karşılığı olmayacak. 
Benim tek avuntum ilk günden beri öğrencilerdi. Yetişkin insanlardan bir bok olmayacağını, cehaletlerini asla yok edemeyeceğimi çok çok kısa bir zamanda zaten fark edip kabullenmiştim. Ama kendime hep diyordum ki zaten öğretmenlerle işim olmaz. Rehberlik de yapmadıkları içini iletişim bile çok az kuruyorum umrumda olmaz, ben öğrencilere odaklanayım. Onlar ilgiye ve bilgiye aç. Diye düşünüyordum... Ama o iş de öyle olmadı. Güneydoğu bölgesinde çalışırken, okula devam edebilsin diye ailelerini ikna ettiğim kızları bir sene sonra evli görüyordum (15 yaşında falan). Gidip konuştuğumda okumak bana göre değil şimdi daha mutluyum deyip bana kollarındaki bilezikleri gösteriyordu. İstanbul'a döndüm, lisedeyim hadi daha bilinçli çocuklar olur dedim. Sene boyu odamı aşındırıp her an her saat rehberlik alıp, meslek seçimi, alan seçimi konusunda saatlerce nefesinizi emeğinizi harcatıp yıl sonunda ailesinin söylediği "bu işte çok para var" mesleğini seçen çocuklar ile karşılaştım. Bütün emeğinizi sömürüp yolun sonunda belki ilkokul mezunu bile olmayan, komşudan görüp duyduğu meslekleri çocuklarına dayatan aileler kazanıyor. O yüzden öğrencilerden de yüzüm hiç gülmedi. Emeğimin karşılığını hiçbir alanda alamadım. Üstüne üstlük sürekli mobbing ile dolu bir meslek hayatı yaşamak zorunda bırakıldım. 

6. Yaptığımız mesleğin ne olduğunu hiç ama hiç kimse bilmiyor. 
Toplantılarda, seminerlerde sürekli duyacaksınız herkesten "rehberlik çok önemli, tabii okulumuz için olmazsa olmaz, çocuklara çok lazım, rehberliğe çok ihtiyaç var." Ama içerik sorun....cevap alamazsınız. Sadece aa çok lazım çok önemli demeyi öğrenmişler ki sizi gazlayıp yapmak istemediğiniz alakasız işleri yaptırsınlar. Öğretmeninden öğrencisine, müdüründen yöneticisine hatta bazen rehberliğin kendisi bile ne olduğunu, ne yaptığını bilmeden bulunuyor bu eğitim sisteminin içinde. Öğrenmeye çalışan ne olduğunu araştıran hiç kimse yok. Öğretmenlerden başlarsak, sizin de ünvanınızın sonunda "öğretmen" kelimesi olduğu için sizi kendileri ile bir sayıyorlar. Aynı işi yapmanız gerektiğini, aynı meslek ve rütbede olduğunuzu düşündükleri için de size sürekli gıcık oluyor ve hatta nefret ediyorlar. Onlara göre biz de derslere girmeliyiz, full ek ders almamalıyız, odamız olmamalı, teneffüslerde nöbet tutmalıyız. Bunlar da hep mesleklerin içeriğinin, görev tanımının ve profesyonelliğin ne olduğunu bilmemekten kaynaklanıyor. Gördüğüm öğretmenlerin çoğu "iş" olarak bakmayıp öğrencilere ana-babalık yapmaya çalışıyor resmen. Her şey baştan aşağı yanlış ve kokuşmuş. 
İdarecilere gelirsek, onlar da sizin "öğretmenlerle bir" olmadığınızın farkındalar. Ama ne olduğunuzu yine de tam bilmiyorlar. İdarecilere göre de rehberlik "boş oturan joker eleman". O yüzden idarenin iş yoğunluğunu üzerine yıkmak istiyorlar. Bir de nerede bir gezi, toplantı, okul dışı etkinlik var sormadan direkt sizi yazıyorlar. Peki neden? Çünkü siz derslere girmiyorsunuz, okulda olmasanız kimse fark etmez ve siz giderseniz boş ders derdi ile uğraşmak zorunda kalmazlar. 
Bütün bunlarla mücadele edip sadece siz kendinizin ne işe yaradığını biliyorsunuz. Ama işe yaramanıza da asla izin verilmiyor. Bu saçmalığın içinde sadece var olmaya çalışıyorsunuz. 

7. Asıl düşman kendi içimizde. 
Bütün bu yıllar içinde öğrendiğim en acı şeylerden birisi de, bizden bu kadar nefret edilmesinin ve eğitim camiasında bu kadar antipatik bulunmamızın sebebi maalesef bizden önceki meslektaşlarımız. Alan dışı atamadan gelenler, sadece para kazanmak için okuyan atanan insanlar yüzünden aramızda gerçekten de "bütün gün odasında yatan, hiçbir şey yapmayan, sadece evrak işlerini halledip yoluna devam eden" meslektaşlarımız var ve geçmişte de olmuş. Kendi geçmişimi hatırladığımda öğrenci iken rehberlik öğretmenlerim ile hiç karşılaşmadım. Hiçbir sınıf rehberliği etkinliği yapılmadı, bakın 12 yıl boyunca HİÇ. 
Güneydoğuda çocuk döven rehber öğretmen de gördüm. Tam tersi çocuklara ana baba gibi davranmaya çalışıp sağlıksız ilişkiler geliştirenler de. Öğrencisi ile evlenen rehberlik öğretmeni de gördüm. Travma yaşayan çocuğa "geçer geçer" deyip sınıfına göndereni de. Tam tersi kendini psikiyatrist sanıp terapi, test yapmaya, hipnoz yapmaya çalışanı da. 
Önce kendi meslektaşlarımızın bilmesi lazım mesleğini, görev tanımını. O da yok. Bana yapılanlara ne kadar sinirlensem de bunları düşündükçe kimseye kızamıyorum. Daha kendi içimizde böyle tutarsızlıklar varken dışarıdaki insanların bizi ve görev tanımımızı hemen kavramasını da bekleyemeyiz herhalde. 

Özetle bu 7 yılda öğrendim ki; kendi meslektaşlarım dahil hiç kimse bu mesleği anlamayacak ve saygı duymayacak. Boktan bir sistemin içinde oradan oraya savrulup depresyona girip intihar etmeden var olmaya çalışacağız. Emeklerimizin asla bir karşılığı olmayacak ve koca bir meslek grubu olarak sürekli hor görüleceğiz. 

Rehberlik pişmanlıktır...

Yorumlar

Popüler Yayınlar